9. ALİ B. EBİ TALİB EL-KURAŞi EL-HAşİMİ EBU'L-HASEN R.A.'IN
MENKIBELERİ
وقال النبي
صلى الله عليه
وسلم لعلي:
(أنت مني وأنا
منك).
Nebi s.a.v., Ali r.a.'a: "Sen bendensin, ben de sendenim"
وقال عمر:
توفي رسول
الله صلى الله
عليه وسلم وهو
عنه راض.
Ömer r.a.'ın da: "Resulullah s.a.v. ondan razı olarak vefat
etmiştir" dediği
حدثنا قتيبة
بن سعيد:
حدثنا عبد
العزيز، عن أبي
حازم، عن سهل
بن سعد رضي
الله عنه:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
(لأعطين
الراية غدا
رجلا يفتح
الله على
يديه). قال:
فبات الناس
يدوكون
ليلتهم أيهم
يعطاها، فلما
أصبح الناس
غدوا على رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
كلهم يرجو أن
يعطاها، فقال:
(أين علي بن
أبي طالب).
فقالوا: يشتكي
من عينيه يا
رسول الله،
قال: (فأرسلوا
إليه فأتوني
به). فلما جاء
بصق في عينيه
ودعا له، فبرأ
حتى كأن لم
يكن به وجع،
فأعطاه
الراية، فقال
علي: يا رسول
الله،
أقاتلهم حتى
يكونوا
مثلنا؟ فقال:
(انفذ على
رسلك حتى تنزل
بساحتهم، ثم
ادعهم إلى
الإسلام،
وأخبرهم بما
يجب عليهم من
حق
الله فيه،
فوالله لأن
يهدي الله بك
رجلا واحدا،
خير لك من أن
يكون لك حمر
النعم).
[-3701-] Sehl b. Sa'd r.a.'dan rivayete göre;
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
Andolsun yarın sancagı Allah'ın onun elleri ile fethi nasip
edeceği bir adama vereceğim, diye buyurdu
(Sehl) dedi ki: İnsanlar gecelerini, bu sancak hangilerine
verilecek diye konuşarak geçirdiler. Herkes sabah olunca Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in yanına gitti. Hepsi de sancağın kendilerine verileceğini
ümit ediyordu. Ali b. Ebi Talib nerede, diye sordu. Onlar:
Ey Allah'ın Resulü gözlerinden rahatsız, diye cevap verdiler. Ona
haberci gönderin ve onu yanıma getirin, diye buyurdu.
Ali yanına gelince, gözlerine tükürdü, ona dua etti. Hemen
iyileşti. Hiç rahatsızlanmamış gibi oldu. Ona sancağı verdi. Ali:
Ey Allah'ın Resulü, onlar da bizim gibi oluncaya kadar onlarla
savaşayım mı, diye sordu. Allah Resulü şöyle buyurdu: Onların düzlüklerine
ininceye kadar ağır ağır git. Sonra onları İslam'a davet et ve onlara bu
hususta yerine getirmeleri gereken Allah'ın üzerlerindeki haklarını haber ver.
Allah'a yemin ederim, Allah'ın senin vasıtan ile bir tek adama hidayet vermesi,
senin için kırmızı develere sahip olmaktan daha hayırlıdır."
حدثنا قتيبة:
حدثنا حاتم،
عن يزيد بن
أبي عبيد، عن
سلمة قال:
كان
علي قد تخلف
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم في خيبر،
وكان به رمد،
فقال: أنا
أتخلف عن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم، فخرج
علي فلحق
بالنبي صلى
الله عليه
وسلم، فلما
كان مساء
الليلة التي
فتحها الله في
صباحها، قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (لأعطين
الراية - أو
ليأخذن
الراية - غدا
رجلا يحبه
الله ورسوله،
أو قال: يحب
الله ورسوله،
يفتح الله
عليه). فإذا
نحن بعلي وما
نرجوه، فقالوا:
هذا علي،
فأعطاه رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
الراية، ففتح
الله عليه.
[-3702-] Selerne dedi ki:
"Ali r.a., Hayber'de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den
geri kalmıştı. Gözlerinden rahatsız idi. Ben mi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'den geri kalacağım, dedi ve yola koyulup, Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in yanına gitti. Yüce Allah'ın, ertesi sabahında fethi nasip kıldığı
gecenin akşam ında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
Andolsun yarın bu sancağı Allah'ın ve Resulünün kendisini sevdiği
-yahut da Allah'ı ve Resulünü seven diye buyurdu- ve Allah'ın kendisine fethi
nasip edeceği bir adama vereceğim -ya da bir adam alacaktır.- Bir de baktık ki
-hiç o alacağını ümit etmediğimiz- Ali, işte Ali dediler. Resulullah sallallahu
aleyhi ve sellern de sancağı ona verdi, Allah da ona fethi nasip erti."
حدثنا عبد
الله بن
مسلمة: حدثنا
عبد العزيز بن
أبي حازم، عن
أبيه:
أن
رجلا جاء إلى
سهل بن سعد فقال:
هذا فلان،
لأمير
المدينة،
يدعو عليا عند
المنبر، قال:
فيقول: ماذا؟
قال: يقول له:
أبو تراب،
فضحك. قال:
والله ما سماه
إلا النبي صلى
الله عليه
وسلم، وما كان
والله له اسم
أحب
إليه منه،
فاستطعمت
الحديث سهلا،
وقلت: يا أبا
عباس، كيف
ذلك؟ قال: دخل
علي على فاطمة
ثم خرج،
فاضطجع في
المسجد، فقال
له النبي صلى الله
عليه وسلم:
(أين ابن عمك).
قالت: في
المسجد، فخرج
إليه، فوجد
رداءه قد سقط
عن ظهره، وخلص
التراب إلى
ظهره، فجعل
يمسح التراب
عن ظهره، فيقول:
(اجلس يا أبا
تراب). مرتين.
[-3703-] Ebu Hazim'in babasından rivayet ettiğine göre:
"Bir adam Sehl b. Sa'd'ın yanına gelerek dedi ki: Bu --Medine
emırini kastediyor-- filankes minberin yakınında Ali'yi (alışılmadık bir
şekilde) çağırıyor.
Sehl: Ne diyor diye sordu. Adam: Ona Ebu Turab diyor dedi. Sehl
bundan dolayı güldü ve dedi ki:
Allah'a yemin ederim bu adı ona Nebiden başkası vermedi. Onun da
ondan daha çok sevdiği bir adı yoktu. Bunun üzerine ben de Sehl'den bana olayı
anlatmasını isteyerek:
Ey Abbas'ın babası bu nasılolmuştu, diye sordum. Dedi ki: Ali,
Fatıma'nın yanına girip çıktı. Sonra da mescide gidip yattı. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem:
Amcanın oğlu nerededir, diye sordu. Fatıma: Mesciddedir dedi. Onun
yanına çıkıp gidince üzerindeki ridasının sırtından düşmüş olduğunu ve sırtına
da toprağın yapışmış olduğunu gördü. Sırtından toprakları silerken ona -iki
defa-:
Otur ey Ebu Turab, diyordu."
حدثنا محمد
بن رافع:
حدثنا حسين،
عن زائدة، عن
أبي حصين، عن
سعد بن عبيدة
قال:
جاء
رجل إلى ابن
عمر، فسأله عن
عثمان، فذكر
عن محاسن
عمله، قال:
لعل ذاك
يسؤوك؟ قال:
نعم، قال:
فأرغم الله
بأنفك، ثم
سأله عن علي
فذكر محاسن
عمله، قال: هو
ذاك في بيته،
أوسط بيوت النبي
صلى الله
عليه وسلم،
ثم قال: لعل
ذاك يسؤوك؟
قال: أجل، قال:
فأرغم الله
بأنفك، انطلق
فاجهد علي
جهدك.
[-3704-] Sa'd b. Ubeyde dedi ki: "Bir adam İbn
Ömer'in yanına gelerek ona Osman hakkında sordu. O da yaptığı güzel işlerden
sözetti. Muhtemelen bu senin hoşuna gitmez, dedi. O da:
Evet deyince, İbn Ömer: Allah senin burnunu yere sürtsün dedi.
Daha sonra adam ona Ali hakkında sordu. Onun da yaptığı güzel
şeyleri sözkonusu etti ve: İşte o böyle birisi idi. Onun evi Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in evlerinin en ortasında idi. Daha sonra (adama):
Herhalde bu da senin hoşuna gitmez deyince, adam yine: Evet dedi.
İbn Ömer dedi ki:
Allah senin bumunu yere sürtsün. Bana karşı elinden ne geliyorsa
yapabilirsin."
حدثني محمد
بن بشار:
حدثنا غندر:
حدثنا شعبة، عن
الحكم: سمعت
ابن أبي ليلى
قال: حدثنا
علي:
أن
فاطمة عليها
السلام شكت ما
تلقى من أثر
الرحى، فأتى
النبي صلى
الله عليه
وسلم سبي،
فانطلقت فلم
تجده فوجدت
عائشة
فأخبرتها، فلما
جاء النبي صلى
الله عليه
وسلم أخبرته
عائشة بمجيء
فاطمة، فجاء
النبي صلى
الله عليه وسلم
إلينا وقد
أخذنا
مضاجعنا،
فذهبت لأقوم،
فقال: (على
مكانكما).
فقعد بيننا،
حتى وجدت برد
قدميه على
صدري، وقال:
(ألا أعلمكما
خيرا مما
سألتماني،
إذا أخذتما
مضاجعكما،
تكبران أربعا
وثلاثين،
وتسبحان
ثلاثا
وثلاثين، وتحمدان
ثلاثا
وثلاثين، فهو
خير لكما من
خادم).
[-3705-] İbn Ebi Leyla dedi ki: "Ali r.a.'ın bize
anlattığına göre Fatıma aleyhesselam değirmen taşı ile öğütmenin (elinde)
bıraktığı izlerden şikayette bulundu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e (bir
gazveden) alınan esirler getirildi. Gitti, fakat onu bulamadı. Aişe'yi buldu,
durumu ona haber verdi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gelince, Aişe ona
Fatıma'nın geldiğini haber verdi. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
yanımıza geldi. --Bu sırada yatmış bulunuyorduk.-- Kalkmak istedim, olduğunuz
yerde durunuz diye buyurdu. İkimizin arasında oturdu. O kadar ki ayaklarının
serinliğini göğsümün üzerinde hissettim. Şöyle buyurdu:
Size benden istediğinizden daha hayırlı olanını öğretmeyeyim mi?
Yatacağınız vakit otuzdört defa tekbir getirirsiniz, otuzüç defa tesbih
edersiniz, otuzüç defa da hamd edersiniz. Bu sizin için bir hizmetçiden daha
hayırlıdır."
حدثني محمد
بن بشار:
حدثنا غندر:
حدثنا شعبة، عن
سعد قال: سمعت
إبراهيم بن
سعد، عن أبيه
قال:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم لعلي:
(أما ترضى أن
تكون مني
بمنزلة هارون
من موسى).
[-3706-] Said dedi ki: Ben İbrahim b. Saidiı babasından
şöyle dediğini nakIederken dinledim:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ali'ye dedi ki: Harun'un,
Musa nezdindeki konumu ne ise sen de bana göre aynı konumda olmaya razı gelmez
misin?"
Bu hadis 4916 numara ile gelecektir.
حدثنا علي بن
الجعد: أخبرنا
شعبة، عن
أيوب، عن ابن
سيرين، عن
عبيدة، عن علي
رضي الله عنه
قال:
اقضوا
كما كنتم
تقضون، فإني
أكره
الاختلاف، حتى
يكون للناس
جماعة، أو
أموت كما مات
أصحابي.
فكان ابن
سيرين يرى: أن
عامة ما يروى
عن علي الكذب.
[-3707-] Ali r.a. dedi ki: "Daha önce nasıl
hükmediyorsanız öyle hükmediniz. Çünkü ben ayrılıktan hoşlanmam; ta ki
insanların bir cemaati oluncaya ya da ben de arkadaşlarım öldüğü gibi ölünceye
kadar."
İbn Sirin, Ali r.a. nakledilen (ve bu husustaki sahih rivayetlerle
bağdaşmayan) rivayetlerin genel olarak yalan olduğu görüşünde idi.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Ali b. Ebi Talib" b. Abdulmuttalib "el-Kuraşı
el-Haşimı Ebu'l-Hasen'in menkıbeleri." Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in babasının öz kardeşi olan amcasının oğludur. Tercih edilen görüşe
göre Nebiliğin verilişiriden on yıl önce dünyaya gelmiştir. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem, -Nebevi sırette açıklanmış bir olay sebebiyle- küçüklüğünden
beri onu yanına alıp büyütmüştür. Bu sebeple küçüklüğünden beri Nebi
efendimizin yanında bulunmuş, vefatına kadar yanından ayrılmamıştır.
Annesi Esed b. Haşim'in kızı Fatıma'dır. O da Müslüman olmuş ve
Nebiin sahabisi olmuştur. Nebi salı allah u aleyhi ve sellem hayatta iken vefat
etmiştir. Ahmed, İsmail el-Kadi, en-Nesai ve Ebu Ali en-Neysaburı'nin
dediklerine göre; Ali hakkında ceyyid (güzel, sağlam) senedler ile varid
olduğundan daha çok ashab-ı kiram'dan herhangi bir kimse hakkında rivayet varid
olmuş değildir. Bunda muhtemelen onun vefatının sonraya kalmış olması,
zamanında görüş ayrılıklarının meydana gelmesi ve ona karşı baş kaldıranların
ayaklanmasıdır. Bu onunla ile ilgili menkıbelerin yaygınlaşmasına sebep teşkil
etmiştir. Bununla birlikte bu menkıbelerin çoğu diğer ashab için de sözkonusu
olmuştur. Ancak onun hakkında yaygınlaşmasının sebebi, ona muhalefet edenlerin
kanaatlerini reddetmek içindir.
Böylelikle insanlar Ali hakkında: Ehl-i sünnet, bid'at ehlinden
Haricller ile ona karşı savaşan Umeyye oğulları ve onlara uyanlar olmak üzere
üç gruba ayrılmış oldu.
Bu sebeple ehl-i sünnet, onun faziletlerinin
yaygınlaştırılmasına ihtiyaç duydu. Bundan dolayı bu hususta muhalefet
edenlerin çokluğundan ötürü bunları nakledenler de çoğalmış oldu.
Yoksa hakikatte olan şudur: Her dört halifenin de, adalet
terazisi ile ölçüldüğü takdirde kesinlikle ehl-i sünnet ve'l-cemaatin görüşünün
dışına çıkmayan faziletleri bulunmaktadır. Yakub b. Süfyan sahih bir senedIe
Urve'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Ali henüz sekiz yaşında iken
Müslüman oldu." İbn İshak ise "on yaşında iken" demiştir. Bu
husustaki rivayetler arasında en tercihe değer olanı budur.
3704- "Sonra Ali hakkında ona sordu. Onun da güzel
amellerini sözkonusu etti." Onun Bedir ve diğer gazvelere katılışını, yüce
Allah'ın Hayber'in fethini onun vasıtası ile gerçekleştirmesini, Merhab'ı
öldürülüşünü ve buna benzer hususları zikretmiş gibidir.
"Allah burnunu yere sürtsün." Yani Allah hoşuna
gitmeyecek şeyleri başına getirsin.
3706- "Harun'un, Musa'ya göre konumu ne ise sen de bana
göre o konumda olmaya razı olmaz mısın?" Yani Harun'un, Musa'nın yanındaki
konumu, mevkii ne ise sen de benim yanımda o konumda olmaya razı değil misin?
Said b. el-Müseyyeb 'in, Sa'd'dan naklettiği rivayetinde: "Bunun üzerine
Ali: Razı oldum, razı oldum" dediği nakıdilmektedir. Bunu da Ahmed rivayet
etmiştir. ,
İbn Sa'd da el-Bera ve Zeyd b. Erkam'dan buna yakın bir şekilde
olayı naklettikten sonra "(Ali) dedi ki: Razıyım ey Allah'ın Resulü, dedi.
Bunun üzerine Allah Resulü: Şüphesiz ki bu böyledir" diye buyurdu.
Her ikisinin de naklettikleri hadisin baş tarafında belirtildiğine
göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, Ali r.a.'a: "Mutlak olarak ya benim
kalmam ya da senin kalman gerekiyor, dedi. Bunun üzerine Ali kaldı.
Bazılarının: Nebi onu hoşuna gitmeyen bir hali dolayısıyla geriye bıraktı,
dediklerini işitince Ali arkasından giderek ona bunu zikretti, Allah ResuIü de
ona ... dedi" deyip hadisi zikretmektedirler. Senedi kavidir.
Musannıf (Buhari) Ali r.a.'ın menkıbelerine dair bazı
rivayetleri başka bir yerde de zikretmiş bulunmaktadır. Bunlardan birisi Ömer
r.a.'ın söylediği: "Ali aramızda en güzel hüküm verenimizdir"
sözüdür. İleride Bakara suresinin tefsirinde gelecektir. Ayrıca bunun Hakim
tarafından zikredilmiş, İbn Mes'ud yoluyla gelen sahih bir şahidi de vardır. Bu
kabilden rivayetlerden birisi de Ali r.a.'ın bağller ile savaşmış olmasıdır.
Ebu Said yoluyla gelen hadiste: "Ammarlı bağı olan (meşru yöneticiye
haksızca baş kaldıran) bir kesim öldürecektir" denilmektedir. Ammar da Ali
r.a. ile birlikte idi.
Yine onun menkıbeleriyle ilgili rivayetlerden birisi de Hariciler
ile savaşmasıdır. Onun menkıbelerine dair ceyyid hadislerin bir araya
getirilerek telif edilmiş en kapsamlı eser Nesai'nin "el-Hasais" adlı
eseridir. "Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır" hadisini
de Tirmizi ve Nesai rivayet etmiş olup, rivayet yolları gerçekten pek çoktur.
İbn Ukbe bunları ayrı bir kitapta bir araya getirmiştir. Bunların senedierinin
de bir çoğu sahih ve hasendir.
3707- "Ali r.a.'dan nakledilen rivayetlerin
genelolarak" yani çoğunluk ile "uydurma olduğu görüşünde idL" Bu
inanca ve kanaate sahipti, demektir. Bundan maksat ise Rafızilerin Ali'den diye
naklettikleri ve Şeyhayn (Ebu Bekir ve Ömer)'e muhalefeti ihtiva eden türden
rivayet ettikleri sözlerdir. O bu sözleri ile şer'i ahkama dair gelmiş olan
rivayetleri kastetmemiştir. Çünkü İbn Sa'd sahih bir sened ile İbn Abbas'tan
şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Sika birisi bize Ali'den bir fetva
nakledecek olursa biz onun dışına çıkmayız."